Ziraatçı Mahmut Öcek tarımı degerlendirdi |
‘Yanlış politikalar nedeniyle çiftçilerimiz sürekli zarar ediyor’
Tarımda yanlış politikaların uygulandığını söyleyen ziraatçi Mahmut Öcek, “Genel olarak bakıldığı zaman Şanlıurfa, tarımın başkenti olarak biliniyor. Türkiye’de sulanabilir arazilerin yüzde 35’i GAP bölgesinde ve GAP’ın başkenti de zaten Şanlıurfa’dır. Ancak bu kadar güzel bir imkan olmasına rağmen tarımda uygulanan yanlış politikalar nedeniyle Şanlıurfa çiftçisi ne kadar verim alsa da sürekli zarar ediyor. Örneğin hal pazarında sebze meyve satan esnaflarımız ne kadar verim elde etseler de sürekli zarar ettiklerini görüyoruz. Hububatın büyük bir kısmı Şanlıurfa’da üretilmesine rağmen işlenmesi için başka bölgeye götürülüyor ve yine zarar ediliyor.” dedi.
‘Üretici olmayan tarım arazilerine desteklemenin verilmesi yanlıştır’
Desteklemenin üreticiye verilmesi gerektiğini vurgulayan Öcek, “Tarım alanında oluşan zararların bir nedeni de girdilerdir. ÇKS üzerine görüşmeler sağlanıyor, desteklemeler sağlanıyor ama bu destekler gerçek anlamda hak sahiplerine ulaşılmıyor. Geniş tarım arazileri başkaları tarafından işlenirken, ÇKS desteklemeleri arazileri işlemeyen tarla sahibine yapılıyor. Bu nedenle üretici yine zarara uğratılmış oluyor. Yağışların başlamasına rağmen halen haşerelerle mücadele ile ilgili girdi maliyetlerinin yükseldiğini görüyoruz. En önemli sorun da tarımdan anlamayan kişilerin bu alanda söz sahibi olmasıdır. Örneğin bir doktorun tarım bakanlığının önemli birimine getirilmesi yanlış politikaların uygulanmasına neden olur. Tarımdan ayrı tutamayacağımız hayvancılık da bölgede bitme aşamasındadır. 300 koyun projesi uygulamaya geçildi ama bunu kimse araştırmıyor. Bu desteğin kime verildiğini de kimse bilmiyor.” diye konuştu.
‘Tarım ürünleri için Şanlıurfa’da fabrikaların açılması gerekir’
Şanlıurfa’da tarımın geliştirilmesi için fabrikaların da gerekliliğine vurgu yapan Mahmut Öcek, “Deniz araçları için verilen yakıtın litresi 1,60 TL iken, çiftçiye 7 TL’ye satılıyor. Bugün sorduğumuzda Şanlıurfalılar çırçır fabrikasının olduğunu söylüyor. Ancak çırçır fabrika değil, sadece pamuğu işlenebilir duruma getiriyor. Gerek pamuğun kazağa dönüştürülmesi için tekstil fabrikası, gerekse gübre üretilmesi için buraya fabrikaların kurulması gerekir. Yağ fabrikalarının da Şanlıurfa’da olmadığını görüyoruz.” Şeklinde konuştu.
‘Faturaların fazla yansıtılması hem devlete hem de vatandaşa zarardır’
Çiftçiler üzerinde olan elektrik dağıtım şirketinin baskısından bahseden Öcek, “Bugün sulanabilir arazilerde elektrik faturalarının 50 bin TL olması gerekirken, 150 bin TL civarında geliyor. Bu durum hem vatandaşın hem de devletin zarara uğratılmasına neden oluyor. Bu nedenle bu alandaki denetimlerin artırılması gerekir. Konu ile ilgili Valilikle, kamu kurumlarıyla görüştüğümüzde elektrik dağıtım şirketi ile ilgili hiçbir şey yapamadıklarını söylüyorlar. Resmi olarak bu duruma müdahale edilemiyorsa, vatandaşların bunlara mahkum edildiğini gösteriyor. Çaresiz kalan vatandaşlar bu kez elektrik dağıtım şirketi çalışanlarına saldırıyor ve vatandaşlar suçlu duruma düşüyor. Bir kurumu özelleştirme devletin en doğal hakkıdır ama vatandaşlar zarara uğratılıyorsa bu sözleşmeyi feshetme görevi de devlettedir. Çiftçiler kendi imkanlarıyla açtıkları kuyularla arazisini sularken, bugün arazilerini satsalar bile elektrik borçlarını ödeyemez durumundalar.” ifadelerini kullandı.
‘Eskiden aldığımız tohumu 10 yıl ekebiliyorduk’
Ziraatçi Öcek, “Çıkan bir uygulamada çiftçilerin sertifikalı tohum almaları gerektiği söyleniyor. Ancak vatandaşlar kendi tohumunu üretemiyor. Eskiden 1 yıllık aldığımız tohumu 10 yıl ekebiliyorduk. Ancak şimdi ekemiyoruz. İsrail tohumlarına mahkum edildik. Bu konuda politikaların düzenlenmesi gerekir. Bugün devlet üretim çiftliklerimiz atıl durumdadır. Bu çiftliklerin vatandaşlara verilmesi gerekir. Şu anda çözüm gerektiren değil, günübirlik politikalar uygulanıyor.” sözlerine yer verdi.
‘Tarım politikalarının düzenlenmesi fazla zaman almaz’
Tarım konusunda yapılacak olan ıslahın fazla zaman almayacağının altını çizen Öcek, “Tarım politikaları kapsamında hükümet de vatandaş da yerli ve milli tohumdan yanadır. Bu nedenle tohumumuzu elbette üretmeliyiz. Gıda çok önemli bir konumdadır. Gıda ile ilgili birçok hastalık vatandaşlarımıza bulaşmıştır. İki kişiden biri kanserle mücadele ediyor. Kanserle mücadele konusunda da yine İsrail gibi devletler ilaç üretiyor. Yani bir sistem tarafından sömürülüyoruz. İzmir, Aydın’daki çiftçilerimiz karakılçık dediğimiz buğdayın başaklarını toplayarak binlerce dönümün tohumunu elde etmiştir. İyi bir düzenleme yapmak fazla zaman almaz. Bugün bir bayi ile yapılan anlaşma sonucu yerli tohum ıslahı yapılırsa en fazla 3 yılda çiftçi bunun üretimin yapabilir. Ancak tohumda ithal yolu seçildiği durumunda maalesef tarım arazimizi ekemeyecek duruma geleceğiz.” dedi.
Kaynak: Urfa Değişim Gazetesi
0 Yorumlar